Yerine kayyum gelen Mustafa Avcı: Hazırlık var, görüyoruz
İSTANBUL – Barış Vakfı Dr. bugün İstanbul’da. ‘Toplumsal Barışın İnşasında Yerel Yönetimlerin Rolü Çalıştayı’ Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Belediye Başkanı Makam Salonu’nda gerçekleştirildi.
‘BARIŞIN ZEMİNİ VAR’
Barış Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Tahmaz açılış konuşmasında şunları söyledi: “Barış, aşağıdan yukarıya mükemmel bir toplum yaratmanın yoludur. Yerel yönetimler de bu inşa sürecinin temelini oluşturuyor. Kürt sorununun çözümü için çalışan bir STK olarak bu süreç için neler yapabiliriz diye düşünmeye çalıştık. Her zaman bardağın boş tarafına bakmasak da, iyimser bir bakış açısıyla bakarsak, küçük de olsa bir şeyler vardır. Yaşam hakkını savunabilir ve Kürt sorununun analizini ilerletebilirsek yaşamı birlikte savunabiliriz. Buna katkı sağlayacak adayların ortaya çıkması bizim doğru duruş sergilememizi sağlayacaktır. Amacımız bunu güçlendirecek adımlar atmak. Bu doğrultuda barış için güzel şeyler yapılacaktır. Bir tabanı var. Fırsatı var. “Titremeden barışa ve demokrasiye oy veriyoruz” dedi.
BARIŞ İNŞA SÜRECİ…
Adalet, Güçlü Kurumlar ve Toplumsal Barış Raporu’nu sunan Hakan Ataman, “Barış söz konusu olduğunda belediyelerin kayyum atadığı dönemde Kürt sorununun tartışılması önemli. Türkiye’de süreç zor. Kürt meselesi devam ederken batıya göçün yanı sıra başka faktörlerin de olduğunu gördük. Yoksulluk da bunun bir parçası. Neden hala yerel yönetim ve barış diyoruz? Barış inşası sürecinde belediyeler tek başına bunun üstesinden gelebilir mi? Bu mümkün değil. Merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında bağlantı olması gerekiyor” dedi.
‘POLİTİKACILAR ÇOK KONUŞUYOR’
Ekrem İmamoğlu’nun siyasi danışmanı Doğan Subaşı, “Toplumsal barış nasıl olacak?” sorusuna şu cevabı verdi: “Türkiye’de siyasetçiler çok konuşuyor. Bu tür konferanslarda yolsuzluk yapmak yerine dinleyici olmaları lazım. Dinlememiz ve dinlememiz lazım.” farklı çevrelerin toplumsal barışa nasıl baktığını görün.” .”
‘YALNIZLIĞI HİSSETTİK’
Kayyım ve Toplumsal Huzur hakkında konuşan Yerine kayyım atanan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Mustafa Avcı, şunları söyledi: “Bir yanda derinleşen bir çatışma ve faili meçhul, bu tarafa gelince gündem oluyor. farklı. Belediye olarak çalışma imkanı bulamıyoruz. Birinci ve ikinci kayyum dönemlerini yaşarken artık önümüzde üçüncü kayyum atama dönemi de var. Sadece ‘Kayyum atanan belediyelerde stratejik planlama çalışmasına rastlayamadık’ dedi. Kayyumlar yüzünden bunları yazmaya zaman bulamadık. Van’da en fazla sayıda kişi KHK ile sınır dışı edildi. 1.100 kişi sınır dışı edildi. İlk kayyumdan sonra mahkeme kararı oldu, biz işe iade derken ikinci kayyum geldi. Bölgemizde yaşadıklarımız ile batı şehirlerinde yaşananlar arasında büyük bir fark var. Bazen ‘yalnız mıyız?’ diye merak ederiz. sorusunu kendimize soruyoruz. ‘Yeterince sahiplenemedik’ diye kırgınlık var. Yalnızlığı hissettik. “Toplumsal barış sadece Kürtlerin meselesi değildir, tüm kesimlerin katılması gerekir” dedi.
‘KÜRT ANNESİNİ GÖRMEMELİ’
Çözüm sürecine ilişkin konuşan Avcı, sözlerine şöyle devam etti: “Toplantı notlarında da belirtildi. Sadece buluşuyoruz. Hükümetin bir projesi yok. Tecrit veya çatışmalardan bahsetmeden toplumsal barıştan nasıl bahsedebiliriz? Bu soruyu sorarken ilkel milliyetçilik tartışmalarının içine çekiliyoruz. Böyle bir dinamik var. Bu hükümet iktidarda olduğu sürece Kürt halkının kayyum atama beklentisi her zaman olacaktır. Kürtler ‘Bir saat de olsa irademizi o koltuğa koyacağız’ diyor. Böyle bir halk ve irade var. ‘HDP’li belediyeler bunu yaptı’ diye kayyum atanmadı. Kürdün annesini görmesini engellemek için kayyım atandı. Bunu bir saatliğine de olsa bu merkezci zihniyete göstereceğiz. “Dördüncü kayyım atansa da bu durum değişmeyecek.”
‘KAYYI İHALELERİNİ AKP’Lİ YERLİ ŞİRKETLERE DEĞİL TRABZONLU ŞİRKETLERE VERİR’
“Bir yerde şiddet, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük varsa toplumsal barıştan bahsetmek mümkün değildir” diyen Avcı, şöyle devam etti: “Kayyumların tüm uygulamaları bunları kapsıyor. O zaman kayyumların olduğu yerde toplumsal barıştan söz edemeyiz. Hatta kayyum bir adım daha ileri gidiyor. Van AKP şirketlerine bile ihale vermiyor. Trabzon ve Elazığ şirketlerine ihale veriyor. Yerli şirketler de taşeron oluyor. Yani tüm mali kaynaklar yurt dışına aktarılıyor. Bir olaya şahit oldum, anlatayım. Bir muhtar belediyeye gitti ve yardım istedi. Muhtarın sicili yani köyü kontrol edildi. Eğer o köyde halkın çoğunluğu AKP dışında bir partiye oy vermişse muhtardı. ‘önce git plaklarını düzelt, sonra gel sana yardım edeyim’ dedi. Biz şimdi belediyesiz belediye nasıl yönetilir onu tartışıyoruz, sorun bu, kayyum idaresine rağmen belediye yönetimini dağıtmamaya çalıştık, ayda en az bir kez görüştük, belediye elimizden alınsa da sorumluluğumuz var. Belediye olarak devam ediyoruz, üçüncü dönem kayyım atama hazırlıkları var, bunu görüyoruz, “Biz de tedbirlerimizi alıyoruz.”
‘TÜRKİYE İLÇELERE AYRILMIŞTIR’
Barış Akademisyeni Yasemin Özgün ise şunları söyledi: “Yerel dayanışma çok değerliydi. Kriz zamanlarında gösterdiğimiz dayanışma her zaman var olmalıdır. Bu toplantının kendisi de bu yollardan birini sağlıyor. Kayyum sürecinin özünde ne kadar büyük bir sorun ve şiddet yarattığını anladık. Bir krizden diğerine o kadar hızlı geçiyoruz ki bir öncekini unutuyoruz. Yerel yönetimlerin ve dayanışmanın çok değerli olduğunu düşünüyorum. Barış faaliyetleri, mahalle çalışmaları, küçük mahallelerde temaslar yoluyla dayanışma kurarak, birbirimizi tanıyarak bunu aşabiliriz. Bilmemekle olmuyor. Aslında Türkiye mahallelere bölünmüş durumda. Kimse kimseyi tanımıyor. “Kutuplaşmanın analizi televizyon dizilerine havale edildi.”